25 Temmuz 2011 Pazartesi

sevgililer günü postası:D

arkadaşını silikon tabancasıyla öldüren kız çerez tabağını ağzına dikerek intihar ederek yakalandı
-antidepresanlar ve şarap kafasında yiyişiyorlardı.
-antipsikotik moda geçen arkadaşı ona çok sığ fikirler vermekte ustaydı.
-millet havai fişekler patlatıyordu onlar ise onlar ise yatağa uzanmış tıkınıyorlardı.
-bayağıdır alkol almamışlardı, iyi olmuştu
-kimse onlar kadar mutsuz olamıyordu
-onları ne bir karışık pizza ne de tavuk kanatları mutlu edebiliyordu.
-sayfalarca alkol almaları gerekiyordu saçlarından aforizmalar yağdırabilmeleri için fakat alkol bir sayfalıktı.
-küçük iskender'i hiç karıştırmamalıydılar, niezsche yi de hele freud dan uzak durmalıydılar, hayyam'a ve şaraba yakın...
-bu onların huzurlu mutsuzluklarının bir tanımıydı.
-kendileri dışındaki herkesi analiz etmekte ustaydılar.
-bunu yaparken dilleri sık sık sürç-ü lisan ediyor, konu gittikçe çıkmaz sokaklara sapıyordu. analizden anasteziye geçiyorlardı.
-herkes karşısındakinin deli olduğuna karar veriyor, kendilerinin hiç farkında olmuyorlardı.
-şarap onları uyuşturdukça megalomanlık onları bir girdap gibi içine çekiyordu.
-her ikisi de birbirlerine duymak istedikleri sözleri yağdırır, bunu en çok da karşılık almak için yaparlardı.
-içlerinden biri sıkılır, off hayırrr diye bağırırdı. ama neyi reddettiğini bilmezdi.
-anlamlara mı, anlamsızlıklara mı, güvene mi güvensizliğe mi, sevgiye mi hırsa mı? yoksa tüm bunları içine alan dünyaya mı?
-her şey çok saçma başlayıp git gide anlamlarda boğuluyordu. onlar bu anlamların yükünü taşıyamıyordu. onca benzerliğe rağmen birbirlerini başkalaştırıyorlardı.
-herşeyin ne kadar derinleştiğini farkedip, her anlamın "anlam"dan öte olduğunu...
-en iyisi biraz da saçmalayalım diyordu içlerinden biri yeni anlamlara dokunacağını farketmeyerek ve silikon tabancasını diğerine doğrultuyordu... 
:D :P

temmuz

insan kendini en az temmuzda sever...
ben en çok temmuzda yazarım ayışığı altında üşüyen korkak şiirleri...

-

ben onu en çok temmuzda sevdim...
bir otel odasıydı o, hep - kalamayacağım...
gökyüzüydü… en parlak yıldızdı... yerinden - şaşmayan...
ışıklar hep ruhuma akıyordu...
hüzünlü bir coşkuydu...
akamayan göz yaşlarıydı... kaybetmemek için - bedenime hapsettiğim -...
-en çok temmuzda yazarım ben...


ayışığı altında üşüyen korkak bir şiirdi o...
sönmeye yüz tutmuş korkak ama sıcak bir umuttu...
korkaktı... 
titreyen mısralarımı anlamlandırmaktan kaçacak kadar...
ben… 
kördüm anlamlandırmaya hevesli, ve umutlanmaktan korkmayacak kadar cesur...

parlayan yıldıza bakıyordu hep gözlerim, sönükleri sevmiyordu
o hepsiydi ve bunu- biliyordum...

aynalarımı siyaha boyuyordum...


Hande SİLİFKELİ
düzenleyen: Pembe BEHÇETOĞULLARI